21 Eylül 2018 Cuma

Sezin Kolej’i eğitime nasıl bakıyor?

Ege için ortaokul arama sürecimizi daha önce burada yazmıştım. Okullar açıldı ve Sezin Koleji’nde ilk veli toplantısı yapıldı. Eğitime bakış açılarımızın örtüştüğünü düşündüğümüz için Sezin’i tercih etmiştik ancak tecrübeli bir özel okul velisi olarak yoğurdu üfleyerek yediğimizden, baştaki hislerimizin ve gözlemlerimizin doğru olup olmadığını görmeye ihtiyaç duyuyorduk. O nedenle toplantı benim için ayrıca önemliydi.

Açılış konuşmasını yapan Okul Müdürü Bahadır Özkan Bey, konuşmasında o kadar nokta atışlar yaptı ki kendisini dinlerken “bu müdür 5.sınıf öğrencisi ve velisi olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyor” dedim. Bu konuşmada beni heyecanlandıran önemli söylemlerinden bazılarını not aldım: “...güvendiğiniz için buradasınız, biz çocuklarınızın gelmeleri gereken noktayla ilgili bir yol haritası çıkarıyoruz, bu noktada okuldan mutlaka danışmanlık alın ve bize güvenin. İhtiyaç olduğunda size ulaşacağımıza güvenerek çocuklarınızı uzaktan takip edin... Biz düşmelerine izin veririz ama yaralanmalarına izin vermeyiz. Bırakalım hata yapsınlar... Okulumuzun değerleri bellidir, farklılık görürsek sakin yaklaşırız. Yanlış yaptın değil, nasıl düzeltirizi önemseriz”oldu.

Benim için öne çıkan diğer bir nokta ise “Sezin’de kimse yalnız kalmaz” söylemi idi. “Okulda önce kendilerini değerli hissetmeleri ve yalnız kalmamaları için çalıştık, şimdi yetkinliklerini ortaya çıkartmak için çalışacağız” diyerek aslında bir ortaokul velisinin nelerden endişe edebileceğini ve neler bekleyeceğini bildiklerini söylemiş oldu.

“Niteliğimizi arttırmayı önemsiyoruz. Bu yıl mekan düzenlemelerine ağırlık veriyoruz, fiziksel çevre üzerindeki değişiklikler sayesinde öğretmenlerin hayal güçlerinin, yaratıcılıklarının artacağını ve zihinsel esneklik kazanacaklarını düşünüyoruz. Öğretmen güçlüyse okul güçlüdür.” söylemiyle anlıyorum ki Sezin Koleji için eğitimde kalite öğretmenin kalitesiyle doğru orantılı.

Okulun akademik çalışmaları ve veli işbirliği üzerine konuşan Akademik Müdür Yardımcısı Pınar Turan Hanım: “Hafta içi 30-40dk; hafta sonu 1.5 saat olacak şekilde ödev planlıyoruz, ödeve müdehale/yardım edilmesini ya da birlikte ödeve oturulmasını istemiyoruz. Dersi derste öğrenmesi gerektiğini bilmesini, çalışma alışkanlığı ve kendi kendine yetme becerisinin gelişmesini istiyoruz. Bunun için de etüd ya da evde özel ders istemiyoruz, biz öğrencimizi yakından takip ediyoruz, o nedenle düşük not aldı çalıştıralım demeyin, bizimle konuşun” diyerek sanıyorum ki tüm velilerin içine su serpti. Ayrıca yine ayakta alkışlanacak diğer bir uyarıyı yaptı: “Lütfen çocuklarımızın ellerine yaprak test vermeyelim, soru çözdürmeyelim

Şu saate kadar ayağa kalkıp alkışlamadıysam utandığımdan. Türkiye egitim sisteminde bir veli olarak omuzlarımda nasıl bir yük ve endişe taşıyorsam artık Bahadir Bey ve Pınar Hanım konuşurlarken öyle hafifledim ki kalkıp sarılmam işten bile değildi.

Bu ruhu uygulamalarda da göreceğimize inanıyor, bekliyor ve bunun için dua ediyorum.



- Posted using BlogPress from my iPhone


10 Ağustos 2018 Cuma

Bir okçuluk deneyimi

Ege okçuluğa başlayalı 4 ay kadar oldu. İlk üç ay haftada bir gün hobi grubuna gittikten sonra Demka’dan antrenörümüz Ayhan Kaya’nın yönlendirmesi ile Ege, klasik yayda haftada 3 gün yarışmacı gruba devam etmeye başladı.

Arkada oturmuş okçuluk antrenmanı izlediğim 3 ay boyunca “bu neden bir spor ki?” diye düşünmedim değil doğrusu. Bir gün denedim ve okçulugun ne olduğunu anladim. Bir kere bu spor insanın vücudundan son derece haberdar olmasını gerektiriyor. Siz günlük yaşamınızda kürek kemiklerinizin pozisyonuna kafa yorup, nerede nasıl durması gerek diye düşündünüz mü? Ben düşünmedim. Ya da kolunuzun yatayda ve dikeyde bilmem kaç derece açıyla pozisyon alması icin kendinize ayar çektiniz mi? Oku çektiğiniz elinizi çenenizin altından hizalamaniz ama bunu yaparken kafanızı arkaya doğru atmamanız gibi onlarca ayrinti sayabilirim. Tüm bunları yapmak için teknik bilgi yetmiyor. Söyleneni algılamak ve vücuduna onları yaptırabilmek, bunları yaparken de hedefe bakmak gerekiyor. Hedefe bakmak deyince öyle kafayı çevirip bakmaktan bahsetmiyorum.

Şöyle anlatayım: Hani vesikalık fotoğraf çektirirken kameraya bakacaksınız da fotoğrafçı gelir, kafanızı bir yana, omzunuzu diğer yana çevirir ve sonunda yamuk yumuk bir hal aldırır ya... Antrenör geliyor ve kafanızı hafif yan tutmanızı, tek gözünüzle bakmanızı ama bunu kafanızı çevirmeden burnunuzun oyuğundan yapmanızı istiyor. O sırada göğüs kafesinizi içeri doğru bastıracak, yayı çekerken omzunuzu şu kadardan daha geriye almayacaksınız diyor.
Doğru pozisyonu almam için hocanın anlatması yeterli oldu demek isterdim ama antrenörüm bir heykeltras inceligiyle çalismak zorunda oldugunu çabuk farketti. Tecrübe onemli. Sonunda hedefi tam ortadan vurdum. Ama yandakinin hedefini. Sevgili antrenörüm! Nişan aldığım hedefin, vurduğum hedef olmadığını itiraf ettiğimde cevap olarak; “farkındayım” derken, nasıl güldüğünüzü kaçırdığımı zannetmeyin. :)

Diyelim ki bu kısmı oturttunuz. Vücudunuzu olmasi gerektiği şekilde tuttunuz, bitmiyor. Saatlerce güneşin altında, ayakta, yüzlerce kez yay çektiğinizi hayal edin bir de. Sinir sahibi olurum ben. Hiçbirsey yapmadan güneşin altında sadece durmak bile bir işkence bence.

Neyse, keyifli ve anlaşılan o ki ayni zamanda gerekli bir deneyimmiş benim için. Bu deneyimin ardından baştaki düşüncelerimi hatırladıkça, ne büyük cahillik diyorum ve tüm okçulara saygılarımı sunuyorum.

Not: Buradaki tasvirlerimin antrenörün teknik açıklamalarından ziyade tamamen kişisel tasvirlerim olduğunun altını çizmek isterim.

- Posted using BlogPress from my iPhone

4 Haziran 2018 Pazartesi

Ortaokul Seçerken...beklentiler, kriterler, izlenimler

Anaokulu seçimi, ilkokul seçimi derken, bir süredir ortaokul seçimi için araştırmalar yapıyorum. Beklentiler kişiden kişiye değiştiği gibi ayni zamanda kademeye göre de değişiyor. Benim orta okuldan beklentim;
  • Akademik başarıyı çocukları yormadan ve baskı altında hissettirmeden yakalaması,
  • Okul içi, ulusal, uluslararası çeşitli yaşantılar yoluyla çocukların çok yönlü ve aktif olmalarının sağlanması, 
  • Okulun butik olması; çocukların kalabalıkta kaybolmayıp, okulun önemli bir parçası olduğunu hissetmesi,
  • Okulun kazandığı maddi geliri kapasite arttırmak için değil, kaliteyi çok yönlü arttırmak için kullanması,
  • Öğretmen eğitimlerine önem vermesi,
  • Geliştirici, hoşgörülü ve huzurlu bir okul ikliminin olması,
  • Oturmuş bir sisteminin olması.
Anadolu yakasında pek çok okul olmasına rağmen benim ilgilendiğim okullar şunlar oldu;
  • Çevre Koleji,
  • İELEV
  • Erenköy FMV Işık,
  • Irmak Koleji,
  • Marmara Koleji,
  • Sezin Okulları
Yazımın bundan sonraki kısmında bu okullar hakkındaki izlenimlerimi paylaşacağım;



İnternet sitesini incelediğimde, okul idaresi ile yaptığım görüşmede ve eğitimciler arasında yaptığım sohbetlerde gördüm ki ön plana çıkan nokta akademik başarı. Okulun sitesinde, liseye öğrenci yerleştirmede %100 başarı ve öğrencilerin köklü liselere yerleştikleri ifade ediliyor. Ayrıca veliler ve eğitimcilerle yaptığım sohbetlerde okulun iyi bir dil eğitimi verdiği yönünde de kanaat ortak. Ancak aldığım bilgiye göre (bunu okuldan da doğrulamak gerekiyor) okulda "övgü ve uyarı belgesi verme" şeklinde bir uygulama olduğu söyleniyor ki bu tip uygulamaların zararlarına burada girmeyeceğim.

Okul, öğrencinin yoğun tempolu çalışmayı sürdürebilmesini istiyor.Tüm bunlara baktığımda genel resim gösteriyor ki okul akademik alanda adından söz ettirmek isteyen bir okul. Beklentiyi karşılayamayan çocukların ailelerine okul nasıl yaklaşıyor? sorusu da bu okulu düşünenler için mutlaka araştırılması gereken sorulardan.

Biz temelde beklentilerimiz örtüşmediği için aklımıza takılan konuları ayrıntılı soruşturmaya ihtiyaç duymadık. O nedenle yazıyı okuyanlar sorularına cevap bulmaktan öte, daha çok soru bulmuş olacaklar sanırım.



Öncelikle okulun konumu çok merkezi sayılmaz, sakin bir bölgede diyebiliriz. Okulda birinci ağırlıklı dil Almanca. Ege'nin Almanca ağırlıklı eğitime uyum sağlayıp sağlayamayacağı konusunda endişemizi okul müdürü ile paylaştığımızda aldığımız cevap; Almancası yeterli olmayan öğrenciler için Ağustos ayında yoğun Almanca eğitimi verdikleri, okul açıldığında da hafta sonu ek çalışmalarla çocukları destekledikleri ve bu şekilde bir yılın sonunda çocukların açığı kapatabildiği yönünde oldu. Yoğun Almanca'ya rağmen İngilizce departmanlarının aktifliği; JMUN vb. İngilizce etkinliklere ve organizasyonlara katılıyor olmaları yabancı dil eğitimi açısından altı çizilen bir diğer nokta idi.

İngilizce departmanında Class Dojo uygulaması kullanılıyor. Class Dojo ile ilgili ayrıntılı bir yazı dizisi yazmıştım, burada ayrıntılara girmeden sadece tüm velilerin bu yazı dizisini okuması ve çocuklarını bu tip uygulamalardan koruması gerektiğini söylemekle yetinelim. Dojo ile ilgili endişemi dile getirdiğimde, uygulamanın sadece ders takip içerikli kullanıldığı, davranış değiştirme ya da disiplin/kontrol etme amaçlı kullanılmadığı ifade edildi.

Müzik derslerinde branşlaşma var fakat müzik dersliklerini gezerken piyano bir veya iki tane görebildim. Açıkçası anlayamadım, gezdiren kişiye sordum ama net bir cevap alamadım: Piyano seçen çocuklar nasıl ders işliyorlar? İELEV'de kalabilseydik sorumun cevabını netleştirmem mümkündü ama gerek kalmadı.

Okulu gezerken çalışan personelin güler yüzlü olduğu, çalışanlar ve müdür arasında sıcak bir ilişki olduğu görülüyordu ki bunu çok önemsiyorum. Okulda kendimi istendik ve rahat hissettim ki bunu da çok önemsiyorum. Class Dojo ve müzik konusundaki kafa karışıklığım dışında okulla ilgili kesinlikle olumlu bir izlenimim oldu fakat buna rağmen Almanca eğitiminin yoğun olması nedeniyle oğlum istemediği için okulu listemizden eledik.

Not: Yazının devamında Erenköy Işık, Irmak ve Sezin Okulları olacak. Marmara Koleji hakkındaki yazıma ise üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. 









































18 Mayıs 2018 Cuma

Marmara Eğitim Kurumları Hakkında İzlenimlerim

Okul arayışında olan biri olarak günlerce internet basında zaman harcayıp, facebook, bloglar, nurturia, instagram, eksi sözlüğe varana kadar bulduğu her yorumu okuyor, bulduğu her veliyi dinliyor insan. Direkt etkilenmek degil ama okulları ziyarete gitmeden önce hangi noktalara dikkat edeceğinizi bilmek açısından iyi oluyor veli yorumları.

Edindiğim izlenimleri elbette ki kendi eğitim anlayışım ve dünya görüşüm çerçevesinde değerlendiriyorum. Bu nedenle görüşlerimin öznelliğinin altını çizmek, ne okulu ne de o okulun velilerini bağlamayacağını en baştan ifade etmek istiyorum.

Okulun çevresi: Kolej “Marmara Egitim Köyü” içerisinde bulunuyor. Aynı yerleşkede Maltepe Universitesi, öğrenci ve öğretmenlere tahsis edilmiş evler, bir otel ve kafeler var. Guvenligin yakınında bir otel ve iki kafe bulunuyor. Bu durum beni biraz rahatsız etti açıkcası. Alışılmış bir durum degil. Erken gitmiştik, kafede biraz oturduk. Üniversite kampüsü icinde bir kafede görmeye alışkın olmadığım özellikte bazi insanlar gördüm. Biraz şaşırdım. Öğrenci ya da akademisyen olmadigi açıkça görünen siyah takım elbiseli değişik insanlardı. Kurtlar Vadisi canlanıyorsa gözünüzde doğru yoldayım demektir, kendimi biraz garip hissettim doğrusu. Bana değişik geldiği icin yazmak istedim yoksa okul ile ilgili bir olumsuzluk olarak almadığımı da ifade edeyim, yerleşkeye girerken de okula girerken de güvenlik var.

Not: Egitim köyü çok yeşil ve büyük bir arazi, zamanımız olsaydi gezmek isterdim ama maalesef yoktu.

Fiziksel Mekan: Konuyu hemen toparlıyor ve artık okulun içindeki izlenimlerime geciyorum. Okulun girişindeki danışmada kimse yoktu, nereye gideceğimizi mudur odasının iç odası oldugunu tahmin ettiğim odadaki birinden öğrendik. Maalesef egitim devam ettiğinden tüm okulu gezemedik ama okulun giriş katı karanlık ve kasvetliydi. Dışarısı ne kadar günlük güneşlik olsa da içerisi pek iç açıcı değildi. Görüşme yaptığımız idareci odasi mobilyasından tülüne kadar alelade ve özensiz görünüyordu. Yaklaşık 40 bin lira olan bir kurumun daha aydınlık, ferah ve özenli bir fiziksel mekana sahip olmasını bekliyor olduğumu farkettim.

Bazı Uygulamalar: 18 yıldır devlet okullarında çalışan bir psikolog olarak değişmesi için savaştığım uygulamaların bu kurumda övünülecek bir şey gibi anlatıldığını duyunca üzüldüm. Bu uygulamalardan biri; okulda “3 D Uygulaması”. Belirlenmiş 3 değer var. (Dürüstlük, d..., d...bu ikisini hatırlayamadım) Bu üç değer kriter alınarak belirli periyotlarda çocuklar arasında seçim yapılıyor ve seçilen çocukların resimleri okula asılıyor. Bunu duyduğum anda beynimde şimşekler çaktı. Yani diğerlerinin dürüstlüğü seçilmeye değer değil mi? Ya da diğerleri yeterince dürüst değil mi? Peki ya seçimlerde adaleti nasıl sağlıyorsunuz? Çocukların dürüstlüklerini objektif olarak nasıl tespit ediyorsunuz? diyecek oldum ama iç sesim “sen velisin ya beğen ya sus” dedi, sustum.

Diğer bir uygulama; çoğu okulun malum kitap okuma saatleri oluyor. Bu kurumda serbest okuma saatlerinde hangi kitabın okunacağı sene basında öğretmenler tarafından belirleniyor ve tüm çocuklar ayni kitabı okuyor; yetmezmiş gibi çocuklar sınavlarda bu kitaplardan sorumlu tutuluyor. Az önceki simsek beynimde patlamaya devam ederken üzerine bir de bunu duyduğumda bendeki asfalyalar çoktan atmıştı. Kendi seçmediği kitabı okutup bir de sınavda sormak bir kişide kitap okuma isteği nasıl doğurabilir ki? Olanı da bitirmez mi? Yani bu çok basit bir mantık. Benim çalıştığım okullarda en azından kitabı seçme özgürlüğü çocuğa verilip, sınavlarda da sormuyorlardı. Bu gerçekten bir eğitim kurumundan beklediğim bir yaklaşım değil.

İyi niyetli bile olsa her uygulamada çocuğun biricikliğine saygı duymak gerek diye düşünüyorum. Gerek bu yaklaşımları, gerekse değerler konusundaki uygulamaları nedeniyle okulu listemden sildim. Ayın öğrencisi, haftanın kitap kurdu vs. çocuklar arasında hiyerarşik düzen yaratan çeşitli uygulamaların değişmesi için psikolog olarak yeterince uğraşıyordum, bir de kendi isteğimle bu anlayışı körükleyen bir okula veli olmak bacağıma sıkmak gibi olacaktı. Zaten yeri de epey bir uzakta olunca, tesekkür ederek oradan ayrıldım. Eminim okulun pek çok artısı vardır ama ben hassas olduğum noktalardan daha en başında vurulunca... bu da benim talihsizliğim oldu sanırım.

Bir sonraki yazım Irmak Okullari, FMV Işık Erenköy Kampüsü ve Sezin Okulları hakkında olacak.

Okul arayışındaki herkese sabır diliyorum. Bence dernekleşmeliyiz. #okulseçmeçilesibitmez





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...