29 Ocak 2021 Cuma
Hoşgeldin Meslektaşım!
25 Ocak 2021 Pazartesi
Salgın sonrası okula dönüşte öğrencilerin sosyal-duygusal gelişimlerini desteklemek için neler yapılabilir?
❕❕Kendisini baskı altında hisseden öğrencilerimizin, okulların açılmasıyla birlikte sosyal ilişkilerine sınır koymakta zorlanması,
❕Evde kuralsız, rutinsiz ve sınırsız bir ortamda yaşayan öğrencilerimizin okula döndüğünde kuralları içselleştiremekte ve rutinlere alışmakta zorlanması,
❕Evlerinde kendilerini güvende hissetmeyen çocukların yardım isteyebildikleri okullarından uzak kalmaları sonucu stres ve anksiyete belirtileriyle okula dönmeleri,
❕ Görece küçük yaştaki çocukların online olarak da sosyalleşememeleri nedeniyle okula döndüklerinde arkadaşlık kurma, sürdürme, ilişkilerde sorun çözme vb. konularda daha fazla desteklenmeye ihtiyaçlarının olması,
❕ Yakınlarını kaybetmiş çocukların, bu dönemde rutin cenaze törenlerinin de yapılamayışı nedeniyle normal bir yas dönemi geçirememiş olmaları nedeniyle gecikmiş yas semptomları göstermeleri,
❕ Etrafının daha çok bilincinde olan yaşı görece büyük çocukların endişe seviyelerinin artmış olması durumlari ile karşılaşacağız,
❕Özel öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerimiz ile ilgili ise şöyle bir olumsuz tablo ile karşılaşmak çok olası görünüyor. Öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerimizin bu durumu, fark edilemeyerek pandemi öncesi "yeterince çalışmadıkları" veya "aileleri tarafından ilgilenilmedikleri" için başarılarının düşük olduğu algısı varken; bunlara ek olarak pandemi sonrası "öğrenme kaybı nedeniyle başaramıyorlar" düşüncesi özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların tespit edilmesini zorlaştırabilir.
Hiçbir zaman tam olarak hazırlıklı hissedemeyebiliriz ancak yine de yapılabilecekler üzerine okul yönetimleri, öğretmenler ve psikolojik danışmanlar olarak daha fazla vakit kaybetmeden hep birlikte düşünmemiz gerekiyor. Pandemi sonrası okula sağlıklı bir uyum süreci yaşanması için alınabilecek önlemleri her okul sahip olduğu kaynakları ve ihtiyaç alanlarını belirleyerek kendi özelinde planlarsa verimliliğin artacağına inanıyorum. Tabii ki "okul terkini azaltmak için ailelere maddi destek yapılması", "okullarda oyun oynamaya ve serbest zamana daha fazla vakit ayrılması" gibi bazı genel tedbirler için bakanlığın önlem alması gerekecektir. Ancak merkeziyetçi yapıyla yönetilmeye alışkın olduğumuz kültürün etkisiyle, okul bünyesinde alabileceğimiz önlemler için de çözümü tamamen bakanlıktan bekleyeceğimizden endişe ediyorum doğrusu. Beklemeyip, öğretmenler, okul yönetimleri, rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar, aileler, öğrenciler hep birlikte ve sorumluluk alacağımız konusunda birbirimize güvenerek bir araya gelirsek etkili çözümler oluşturabiliriz.
Her okul kendi bünyesinde, çocukların "güvende olma" ve "bir yere ait hissetme" ihtiyaçlarını gidermek doğrultusunda tedbirler düşünmelidir. Öğrenme kayıpları elbette önemli ancak pandeminin öğrenciler üzerindeki duygusal, fiziksel, mental etkilerini; öğrenme kayıplarından daha öncelikli olarak hesaba katmamız çok yerinde olacaktır.
Okullar açıldığında, kendi okulumuzda nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu betimleyecek, genel resmi görmemizi sağlayacak bir veriye ihtiyacımız olacak.
✔ Bu nedenle ilk olarak okul risk haritaları aracılığıyla yüksek risk grubundaki öğrencileri saptayarak önceliği "okulu bırakma riski yüksek olan öğrencilere vermeli ve onları okula kazandırmak için bir yol haritası belirlemeliyiz.
✔ Uygun ölçme değerlendirme araçlarıyla öğrenme kayıplarını saptayarak akademik alanda alınması gereken önlemleri planlamalıyız.
✔ Öğretmenlere, stres altındaki çocukların gösterdikleri tepkileri fark etmeleri için destek vermeli ve ileri düzey yardım ihtiyacı olan öğrencileri okulların rehberlik servislerine yönlendirmeleri için gereken iletişim kanalını kurmalıyız.
"Psikolojik iyi oluş (well-being) literatürüne göre psikolojik sağlamlığımızı güçlendirmenin 5 önemli kaynağı vardır: İnançlarımız, Bilişsel becerilerimiz, Fiziksel aktivitelerimiz, Alabildiğimiz sosyal desteğimiz, Duygularımızı ifade etme becerilerimiz. Bu bilgiden hareketle eğitimciler olarak okulların destekleyici bir sosyal çevre, çocukların ait olduklarını hissettikleri yerler, duygularını ifade edebilecekleri ve olumlu benlik algısı geliştirmelerine fırsat veren güvenli bir ortam olarak işlevini yerine getirmesi için çalışabiliriz.
Öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek, psikolojik sağlamlığını arttırmak ve uyum sürecini daha rahat atlatmalarını sağlamak için okullarda;- Sağlıklı bir "öğrenci-öğretmen ve akran ilişkisinin" tüm şubeler ve sınıflar arası ilişkileri kapsayacak şekilde kurulmasını destekleyebilir,
- Çocukların okula dair aidiyet duygusu geliştirmelerini sağlayabilir,
- Çocukların öz-yeterlilik duygusu, olumlu benlik algısı geliştirmeleri için onları destekleyebiliriz.
- Ayrıca stresi arttıran faktörlerin en başında gelen, olayları kontrol etme gücümüzün ortadan kalkmasına neden olan, belirsizliğin azalması için gereken önlemleri alabiliriz. Buna okul idareleri ve öğretmenlerin tutarlı davranmaları da dahil edilebilir.
Peki tüm bunları nasıl yapabiliriz?
Ders içi ve ders dışı ortamların düzenlenmesi ile:
İçinde bulunduğumuz dönemin var olan zorluklarını göz önünde bulunduran bir pedagojik yaklaşımla ders içi ve dışı ortamları yeniden düzenleyebiliriz. Bu şekilde hem her bir çocuğun okulda, bir biçimde, var olmasını ve okula aidiyet duygusu geliştirmesini sağlayabilir hem de öz-yeterlilik duygusunu zedelememeyi başarabiliriz.
Sınıfın kurallarını değil, değerlerini oluşturmalı ve bu değerleri onların duygularıyla eşleştirmeliyiz. Bunu nasıl yapacağız? Önerim öğrencilere sınıfta kendilerini nasıl hissetmek istediklerini sorup, bunu hangi davranışlarla sağlayabileceğimiz üzerinde birlikte düşünmemizdir. Ayrıca yukarida değindiğim gibi öğrencilerin derste var olmalarını, kendilerini önemli ve değerli hissetmelerini sağlamak için, öğretmenlerimizin etkileşimli ders tasarımı yapmalarını her zamankinden çok daha önemli buluyorum. En pasif öğrencimiz de dahil çocuklara derse katılım gösterebilecekleri fırsatlar yaratmak, çocukların öz yeterlilik duygusunu geliştirmeleri ve pandemi sonrası okula sağlıklı şekilde uyum sağlamaları için gerekli. Bunu yaparken öğretmen olarak cesaretlendirici, teşvik edici olmamız çok önemli. Bir diğer can alıcı nokta ders tasarımımızla çocukların katılım gösterebilecekleri farklı yollar sunmamız. Özellikle ders başarısı düşük veya çekingen öğrencilerin akademik olarak başarma duygusu yaşaması için onlara başarabilecekleri kolaylıkta, sadece sözel olarak değil, katılım gösterebilecekleri farklı yollar da sunarak ve daha çok destekleyerek kendilerinden istenen şeyi yapabileceklerine dair bir güven duygusu oluşturmamız.
Uzaktan eğitimden beklediğimiz kadar faydalanamayan öğrencilerin kendine güven duymayabileceklerini, tedirgin, kırılgan ve çekingen belki de savunmacı bir tutumla agresif davranabileceklerini hesaba katarak onlarla iletişimde bulunmamız onlara karşı sabırlı olmamızı sağlayarak anlamlı bir fark yaratacaktır. İyi hissetmenin ve öğrenmenin ancak bir ilişki içerisinde gerçekleştiğini bilerek, okula dönüş sürecinde öğrencilerimizle kurduğumuz yakın, sıcak ve güvene dayanan ilişkinin, duygusal paylaşımlarımızın onların sadece akademik başarısına değil, aynı zamanda psikolojik sağlamlığına, iyi oluş hallerine katkı yapacağının farkında olarak davrandığımızda istediğimiz sonuca ulaşabiliriz.
Üzerinde önemle durulması gereken bir diğer konu, aktarım yöntemini mümkün olduğunca sınırlandırıp, çocukların aktif olmasını sağlayan, işbirliğine yer veren dersler tasarlayarak bir amaç etrafında toplanmış olan çocuklardan utangaç, daha düşük özgüvene sahip, sosyal becerileri yeterince gelişmemiş veya dışlanmış olanların ilişkiyi başlatmak konusunda yaşadıkları stresi azaltmak ve sosyalleşme yönünde bir adım atmalarını kolaylaştırmak. Tüm bunlara ek olarak derse başlamadan önceki ufak sohbetlerin de hakkını teslim etmeden geçmemek gerekir. Bu sohbetleri sınıf içinde olumlu bir hava yarattığı, etkileşim için fırsat verdiği ve sınıftaki klikleşmelerin azalmasına yardımcı olduğu için çok değerli buluyorum.
Öğrencilerin okulda bir şekilde 'var olduklarını hissetmeleri' normalleşme ve uyum sürecinde çok etkili olacaktır. Kişisel ilgilerine uygun olarak ders dışı faaliyetlerle meşgul olmaları, kendilerini akışa kaptırarak üretken hissettikleri anların sayısının artması ile öz-yeterlilik ve olumlu benlik algısı geliştirmelerine fırsat yaratan ortamlar yaratabiliriz. Bunun için öğrencilerimizin ilgi gösterebilecekleri çeşitli aktivite alanları yaratmaya çalışabiliriz. Örneğin, koridora koyulacak bir masa tenisinin yapamayacağı şey çok azdır. Tecrübeyle sabit. Bu noktada eğitsel kollardan bahsetmemek olmaz elbette. Okulu dershane mantığından uzaklaştırmak, yaşayan ve dinamik bir yer haline getirmek için kısa vadede en uygulanabilir çözümün eğitsel kolların işlerliğinin geri kazandırılması olduğunu düşünüyorum. Meslek hayatım boyunca eğitici kolların olması gerektiği gibi işlediğine pek tanıklık edemedim. Bu sorunu bakanlık düzeyinden, il, ilçe, okul yönetimlerine, öğretmenlerden öğrenci ve velilere kadar eğitimin tüm paydaşları olarak bildiğimizi düşünüyorum ama yine de istediğimiz sonucu almaktan çok uzağız. Adeta böyle gelmiş böyle gider algısı, bu durumu kabullenmemize neden oluyor sanki. Bir nevi normalleştiriyoruz bu işlevsizliği. Tam da şimdi öğrencilerin kendilerini ifade etme aracı olarak ders dışı aktivitelerin iyileştirici gücünden faydalanma zamanı. Belki bu sayede krizi fırsata çevirip, çoğunlukla işlemeyen, angarya olarak sistemde yerini koruyan eğitsel kolları çalıştırmayı başarabiliriz. Bu konudaki engelleri aşmanın yolunu okul olarak bulabiliriz ya da olması mümkün değil ise bakanlık olarak farklı bir sistemi derhal devreye sokmalıyız. Veliler bu konuda takipçi, destekçi ve talepkar olmalılar.
Ayrıca rehberlik ve psikolojik danışmanlık programlarında var olan, kişiliğimizin güçlü yanlarını ortaya çıkaran kazanımların sınıf öğretmenliği saatlerinde işlenmesiyle, çocuklarımızın karakterlerinin güçlü yanlarının farkında olmalarını sağlayarak, normalleşme döneminde psikolojik sağlamlıklarını arttırmalarına destek olabiliriz, öğrencilerin salgına ve evde kapalı kalmaya ilişkin duygularını paylaşabilecekleri grup oturumları düzenleyebiliriz. Öğrencilerimizle yaptığımız konuşmalarda evde kapanmanın bize ve dünyaya getirdiği olumlu değişimler üzerinde konuşarak, her kötü olayın bir de iyi tarafı olabildiğini fark etmelerini sağlayabiliriz.
Buraya kadar üzerinde durduğum meseleyi özetlemem gerekirse; aslında yukarıda paylaştığım önerilerin ortak noktası eğitimciler olarak okulda çocukların bir şekilde var olmasını sağlamak, destekleyici sosyal bağları güçlendirmek ve çocukların stresle başetme becerilerini geliştirebilecekleri bir öğrenme iklimi oluşturmak. Tüm bunları planlama ve uygulamada rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar ile işbirligi içinde olarak, önleyici bir yaklaşımla çocukları destekleyebiliriz.
Okula uyumda "öğretmen boyutu"
Tabii okula belli bir stres ve yorgunlukla dönen sadece çocuklarımız değil, öğretmenler, yardımcı personeller, kantin, yemekhane vs. görevlileri... Kısacası okulda çocukla iletişimde olan herkesin iyilik halini önemsemeli ve zümre arkadaşları, rehberlik servisi ve okul idaresi olarak birbirimizi nasıl destekleyebileceğimizi düşünmeliyiz. Buradaki anahtar kelime öğretmenlerin 'iyilik hali.' Öğretmenler de stres yaşıyorlar, belki yas tutuyorlar, aileleri için endişelenirken bir de öğrencileri için endişe ediyorlar. Öğretmenler, öğrencilerinin, ailelerin ve kendilerinin beklentilerini yönetebilmek ve ev ile okul arasında bir denge kurabilmek durumundalar aksi halde tükenmişlik yaşayabilirler.
Araştırmalar öğretmenlerin ruh sağlığını koruyucu iki olası faktörden bahsediyor.
- Gelişmiş duygu beceri yönetimi. duygularını doğru şekilde tanıyan, neden ve sonuçlarını anlayan, doğru adlandıran, ifade eden ve yöneten kişiler daha fazla iş tatmini ve daha az tükenmişlik yaşıyorlar.
- Gelişmiş duygu yönetimi becerisine sahip bir yönetici ile çalışan öğretmenler daha olumlu duygular yaşama eğiliminde oluyorlar.
Öğretmenlerin birbirine nazik oldukları, sıcak, güvene dayalı ilişkilerin hakim olduğu destekleyici bir okul iklimi yaratmak, öğretmenlerin kendilerini ders dışındaki ortamlarda ifade edebilmeleri için alanlar yaratmak, öğretmenler arası işbirliğine fırsat yaratan etkinlikler tasarlamak, derse girmenin yanı sıra öğretmenlerin kendilerini üretken hissettikleri anların sayısını arttırmak, zümreler arası iletişimi ve işbirliğini güçlendirmek için çalışmak ve bir araya gelip bunları nasıl yapacağımıza dair somut adımlar planlamak alınabilecek önlemler arasında. Örneğin okulda öğretmenlerin birbirinden destek istemelerinin cesaretlendirildigi bir iklim oluşturmak çok degerli. Bir öğretmenin sınıfta zor anlar yaşadığında boşta olan bir arkadaşına mesaj atarak destek olmasını isteyebileceği bir yardımlaşma ortamı yaratmak öğretmenlerimizin kendilerini güvende hissetmelerine büyük destek olur. Bu gibi önlemler ile öğretmenlerimizi tükenmişlikten koruyarak; onların iyi oluş hallerini destekleyebiliriz. Öğretmenlerin iyi hissetmeleri için ders programlarını, çalışma şartlarını sürekli değiştirmeden bir rutin oluşturmalarını sağlamak da onlara verilebilecek önemli bir destek olur.
Okula uyumda aile boyutu:
Pandemi sonrası okula dönüşün bir de aile boyutu var elbette. Aileler çocuklarını desteklemeden önce kendi ihtiyaçları doğrultusunda yardım almalılar. Çeşitli yöntemlerle ailelerin kendi ihtiyaçlarını ve çocuklarının ihtiyaçlarını varsa önerilerini onlardan öğrenebiliriz. Çoğu zaman başvurdukları ilk birim okullarımızın rehberlik servisleri oluyor. Okul, ekonomik kayıp yaşayan, kalabalık olduklarından dolayı sosyal mesafeye dikkat edemeyen geniş ailelerde yaşayan, çocuklarına gereken destek ve ilgiyi gösteremeyen aileleri saptayarak ve ihtiyaç halinde ilgili kurumlara yönlendirerek onlara destek olabilir. Ayrıca çocuklarda görülebilecek semptomları fark edebilmeleri, çocuklarına duyguları tanıma, ifade etme, sorunlarıyla baş etme becerilerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda yardımcı olabilmeleri için ailelere eğitimler verilmesi, uygulamaya dönük atölye çalışmaları yapılarak desteklenmeleri gerekir.
Okula uyumda liderlik boyutu
Tüm bu önlemleri hayata geçirmemiz için; uzaktan eğitim sürecinde yıpranmış olan öğretmenleri heyecanlandırabilecek, ortak bir amaç etrafında toplayabilecek, yeni fikirlere açık, bunları hayata geçirmek için gereken maddi kaynakları yaratmak için çaba harcayacak, öğretmenlerinden destek alabilecek güçlü, adanmış ve güvenilir okul liderlerine ve böyle bir lideri takip etmeye istekli, uyumla çalışabilen bir okul ekibine ihtiyacımız var.
Bu yazıda amacım pandeminin getirecegi değişime uygun bir hazırlık yaparak yeni döneme girmemiz gerektiğine ve bahsi geçen ana başlıklar altında okulların kendi çözüm yollarını bulmasi gerektiğine dikkat çekmekti. Her okulun kendi özelinde ne gibi somut adımlar atılabileceğini, tüm öğretmenlerin katilimi ile belirlenmesi dileğimle... Not: Özel öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin tespitinde oluşabilecek zorluğa dair dikkat çekerek, yazıya katkı sunan arkadaşım Psikolog Gökhan Çelik'e teşekkür ederim.
Kaynakça:
Planing School Reopining And Recovery After Covid-19 https://www.cgdev.org/sites/default/files/planning-school-reopening-and-recovery-after-covid-19.pdf
Thinking About Pedagogy In An Unfolding Pandemic. http://issuu.com/educationinternational/docs/2020_research _covid-19_eng
Resilience- The Art of Coping With Disasters- İsraelX. http://www.edx.org/course/resilience-the-art-of-coping-with-disasters
http://www.yankiyazgan.com/ogretmenler-kaygili-ve-bunalmis-durumdalar-su-an-her-zamankinden-daha-fazla-sosyal-duygusal-ogrenmeye-ihtiyac-var/
17 Haziran 2020 Çarşamba
Öğretmenlere verilen "Başarı Belgesi" okul iklimini nasıl etkiliyor? Eğitimciler değerlendirdi.
- Aylin'cim liyakat sabihi müdürlerin vermesini doğru bulurum, adamcılık, sendikacılık yapan müdürlerin vermesini de okul iklimi açısından tehlikeli buluyorum...Hüsniye Günaydın
- Motivasyon açısından takdir edilmek öğretmenleri memnun eder. Fakat taraflı olmadıkları ve ayrım yapmadıkları sürece bir kıymeti olur. Kıyaslanmak okul iklimi açısından olumsuz olabilir. Fakat gerçek anlamda çalışan öğretmeni takdir etmek onore etmek güzel bir davranış şekli değil mi? Anonim-bir brans oğretmeni.
- Selam. Teorik olarak okul iklimi tüm paydaşlar tarafından doğrudan veya dolaylı müdahaleler ile oluşturulur. Lakin bizim ki gibi ülkelerde müdürün konumu ve tahakkümü merkez tarafından her zaman kollanır. Bu tahakkümü oluşturmak için normalde şüphe uyandırmayacak hamlelere ihtiyaç duyulur. Örneğin başarı belgesinin takdimi. Bu durumda öğretmen bir üst onay makamından belge almak suretiyle makbul kılınır, bir anlamda müdürün tahakkümüne rıza gösterir. Her ne kadar etkileri yakın bir zamanda ve davranış olarak gözlenmese de duygusal olarak otorite fikri öğretmenin zihnine kazınır. Bir süre sonra öğretmenin otoriteye uyması, özerkliğini kaybetmesi vs oluşur. Bu halde okul iklimi merkezileşme nedeniyle tekdüze olmaya ve katı bir hiyerarşiye döner. Yani modern okul fikrinden uzaklaşılır. Bu mesele müdür ile ilgili değildir aslında. Müdür aracılığıyla merkezin varlığını hissettirme gayesidir. Ayhan Erbay- Psikolojik Danışman.
- Kararsız kalmıştım, mesela geçen yıl bana verdi müdür ama oylamayla... o kadar mutlu oldum ki anlatamam , hevesim arttı, emeklerimin karşılığı diye düşündüm. Ama sonra okuldakilerin hırsı ve düşünceleri beni çok üzdü. Yani kişisel olarak faydalı ama okul iklimi açısından hayırrr. -Bir sınıf öğretmeni.
- Evet ya da hayır bile diyemiyorum. Şu andaki sistemde başarı belgesinin hangi koşullarda alındığını bile tartışamıyoruz. Keşke liyakat, profesyonel gelişim gerçek anlamda takip edilse 🙄 Okul öncesi ögretmeni-Müdur.
- Müdürlükte en zorlandığım nokta odur. Mesut Seven.
- Bir taraftan öğretmenleri istemeden de olsa bir ödül ceza sistemine sokabilir bu belgelendirme diye düşünüyorum, sevimsiz bir rekabete dönüşebilir ve öğretmenin “well-being” durumuna zarar verebilir. Diğer yandan takdir edilmek ve olumlu feedback mutlaka bizler için önemli ama bunun yöntemi belgelendirme olmamalı diye düşünüyorum. Hep beraber yapılan sıcak bir paylaşım, bir teşekkür çok daha anlamlı ve motive edici geliyor bana. -Eda Torun. Bilişim Öğretmeni.
- Motivasyon ve onay -kabul mekanizmalarımızı dışsal ödüllere bağlamak, onay-kabul mekanizmasını otonomiden uzaklaştıran bir durum bence. Ödüllerin riskleri var. Takım birlikteliğini rekabet ortamına çekip işbirligi kültürüne zarar verebilir. Arzu Atasoy-Ögretmen Akademisi Vakfı
- MEB'in bir kariyer planlama mekanizmasını baştan sona çalışması ve performansı daha gelişim odaklı öğretmen koçluğu boyutunda sürekli geribildirimlerle iş tatminine çekmek lazım. Bir yönetici.
- Erkin elinde havuç varsa arka elinde de sopa vardır. Sedat Subaşı. Psikolojik Danışman
- Ben teşekkür belgesi olmasını yeğlerim ki bizim okul hepimize böyle bir belge verdi. Matematik Öğretmeni
5 Haziran 2020 Cuma
Bugünlerde durup "duygularımı" düşündüm...
Aslında duygumdan bahsederken hayatımdaki insanlardan bahsetmiş olacağım. Pek çoğu yüzünü bir ya da iki kere gördüğum, bir kısmı ile yüz yüze tanışma fırsati bile bulamadan ortak paydalarda buluştuğum, bir kısmıni istediğim zaman görebildiğim ama hepsini yanımda hissettigim içten, samimi, yardımsever, idealist, ihtiyacınız olduğunda bir whatsapp uzaklığında olan çok değerli insanlar. Böylesi insanlarla yolum kesiştiği ve onları hayatıma alabildiğim için şükrediyorum.
Bugünlerde yoğun yaşadığım o duygunun adını koymaya çalışıyorum. Sanırım "minnettar olma" ve kendimi "şanslı hissetme". Melseğimi yaparken kendimi zaman zaman savrulmuş, tükenmiş ve kaybolmuş hissederim. Öyle zamanlarda ne zaman arasam beni dinleyen, anlayan; yeni öğrendiğim bir kavramı eğitimime nasıl katacağim konusunda tıkandığım zamanlarda fikirlerini benimle paylaşan, yol gösteren; "matematikten şu konularda soru nerden bulabilirim?" diye sorduğumda "Hocam, zoomdan canlı olarak anlatırım ben" diyen eğitimci arkadaşlarım var benim. Ya da bir hafta önce bahsettigim bir konuyla ilgili arayıp, nasıl gittiğini soracak kadar bunu kendine iş edinen, oğlum için en özel doğum günü kutlamasını hazırlamam için benim kadar uğraşan; hastalandığımda yemek getiren; henuz ben bile konuyla ilgili düşünmemişken "yokluğunda Ege'yle ben ilgilenirim sen endise etme" diye bir hafta öncesinden kendisini planlayan arkadaşlarım var... tek tek sayamadığım pek çok an var bana sıcacık bir duygu yaşatan. Yaşamak da böyle daha anlamlı değil mi zaten? Onca sorumluluk, iş güç arasında, insan olduğunu sana hissettiren o sıcacık anlar. İşte bu yüzden "ne güzel insanlar katmışım hayatıma" diyebilecek kadar şanslı ve bir o kadar da minnettar hissediyorum.
Not: Bu yazıya beni etkileyen anları ve insanlari düşünerek sık sık ekleme yapacagım 😊🙏
27 Mayıs 2020 Çarşamba
#evdekal da... Ne?
İnsan, İstanbul'un karmaşası içinde sorumluluklar ardı sıra koşturmaktan, kendinden uzaklaşıyor. Sorsanız, buradaki yaşamımızla ilgili en büyük sıkıntımın "sürekli bir şeyleri yetiştirme telaşı" olduğunu söyleyebilirim. Pandemiden sonra evde kalmamızla birlikte, telaş bitti ve ben, hızla akıp giden yaşamdan hırsımı alırcasına, yavaşladım. İlk haftalarda mutfaktaki denemelerle, filmler, sosyal medya ve Youtube piyano dersleri ile yavaşlayan yaşamımın tadını çıkardım. Bir süre sonra "böyle gitmez Aylin, kendine gel!", desem de yavaşlamak çok güzeldi.
VectorStock |
Bu sorular beni "psikolojik dayanıklılık" üzerine okumalar yapmaya yönlendirdi. EdX adlı bir uygulamadan haberdar olunca, Ben-Gurion University of the Negev'in "Resilience -Art of coping with disasters" uzaktan egitim programını keşfettim. Böylece ilk online eğitim deneyimim de başlamış oldu. Yazılar, videolar ve forum ile desteklenmis, her bölüm sonunda kısa sınavlarla kendinizi değerlendirme imkanı sunan bir programdı. Bu dersler psikolojik dayanıklılık kavramına farklı açılardan bakmamı sağladı. Ayrıca insanın kendi öğrenme deneyiminin kontrolünün kendisinde olmasının, öğrenme tatminini üst noktaya nasıl taşıdığını yaşayarak gördüm.
Ardından Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nun "Yaratıcı Öğrenmeyi Öğrenme" (MIT-Learning Creative Learning-) programına dahil oldum. Yazılar, videolar, forumlar ve canlı sohbetlerle desteklenen 6 haftalık bu eğitime katılmak, evde kalma sürecinde bana pek çok yönden iyi geldi. Dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye'nin pek çok ilinden, farklı branşlardan eğitimcilerle tanışmak, yeni kavramlar keşfetmek ve bunları toplulukla tartışmak hem keyifli hem de mesleki açıdan çok tatmin ediciydi. Bu konuda yazacağım çok şey var ama profesyonel kişisel ağımızın da gelişmesini mümkün kılan harika bir ortam sunan bu eğitimle ilgili ayrıntılar bir başka yazının konusu olsun.
İzolasyon diyordum... Bu süreçte kendime dönmemle birlikte "Psikolojik Dayanıklılık" ve "Yaratıcı Öğrenmeyi Öğrenme" eğitimlerindeki kavramları ve literatür bilgisini Psikolojik Danışma Ve Rehberlik alanı ile bütünleştirmeye ve uygulamalarımda nasıl kullanabileceğim üzerinde çalışmaya başladım. İtiraf etmek gerekirse cevaplardan çok sorularım var şu an, biraz sancılı bir süreç ama bu süreçte birbirimizden beslendiğimiz çok değerli eğitimci arkadaşlarımla birlikte yol alıyoruz ve takıldıkça birbirimizi destekliyoruz. Bu topluluk sayesinde birlikte üretirken, birbirimize destek ve ilham kaynağı oluyoruz.
Kısaca söylemek gerekirse benim için "evde kalmak" demek; yavaşlamak, kendini gerçekleştirmenin önündeki engellerin ortadan kalkması, içe dönmek, anlam aramak, içsel motivasyonu bulmak ve en nihayetinde kendini gerçekleştirme yolunda bir adım atmak ve unuttuğum öğrenme coşkusunu yeniden keşfetmek demek.
5 Nisan 2020 Pazar
Corona Günlerinde Okul Öncesi Çocukları ile #evdekal mak!
Yazının başında okul öncesi çocuklarının bazı özelliklerinden bahsedecegim, sosyal izolasyon günleri ve kaygıya değinip son olarak da bugünlerde anne babalar olarak neler yapabilirsiniz ile yazıyı bitireceğim.
Okul öncesi çocuğunun özellikleri
Belirtmek istediğim ilk özellik şu; okul öncesi dönemi çocukları için rutinler önemlidir. Corona'dan önceki hayatınızın rutini değişmiş olabilir, olsun, sorun yok. Siz bazı rutinleri yine de devam ettirebilirsiniz; yatma saatinde çocuğunuzun diş fırçalayıp, birlikte kitap okuduktan sonra uykuya geçmesi rutininiz idiyse bunu yine sürdürebilirsiniz. Yatma saatinin değişmemesini sağlayabilirsiniz. Ayrıca önceki rutinlerinize ek olarak Corona'dan sonraki günlük yaşamınıza uygun yeni rutinler de oluşturabilirsiniz. Rutinler kadar onemli diğer bir konu da kurallar. Bu dönemde eski kurallarınızı devam ettirmeniz tıpkı rutinlerinizi devam ettirmeniz gibi önemli. Böylece çocukların Corona'dan sonra hayatınızdaki değişimlerden mümkün olduğunca az etkilenmesini sağlarsınız. Çocuklar her ne kadar ayak direse de onların bu rutin ve kurallara ihtiyaçları var çünkü ancak bu şekilde bulundukları ortamda kendilerini güvende hissederler. Sizin kontrolunuz ve bilginiz dahilinde olmadan birşeylerin sürekli değiştiği, belirsizligin hakim olduğu bir ortamda kendinizi nasil hissedersiniz? Tedirgin ve güvende değil. Çocuklar da böyle hisseder.
Çocuklar yetişkinlere göre düzenlenmiş dünyada, çevrelerindeki olayları kontrol edemedikleri için kendilerini yetersiz hissetme eğilimindedirler. Bunu yazının sonunda daha ayrıntılı açıklayacağım.
Corona günleri ve kaygı
Hayatımızın bu döneminde pek çok şey değişiyor. Bu değişimlerin kendisi çocuklarımızda kaygı ve endişe oluşturabildiği gibi "Coronavirus" ile ilgili anlamadıkları konuşmalara maruz kalmaları da çocuklarda kaygıya neden olabilir. Çocuklar birşey sormasalar bile etkilenme ihtimallerinden dolayı, onlara seviyelerine uygun açıklama yapmalısınız. Şunun da altını çizmeliyim, evet, çocuklar TV'de duyduklarından etkilenirler ancak sizin davranışlarınız ve hisleriniz, çocuklarınız üzerinde TV'nin etkisinden çok daha fazladır. Kaygı bulaşıcıdır. Bu nedenle ne hissettiğinizin farkına varın ve varsa kaygınızı yönetmeye çalışın.
Acaba çocuğum kaygı yaşıyor mu?
Gereksiz yere endişelenen ebeveynler oluyor. Sıkılan, arada kızıp huysuzlanan her çocuk kaygı yaşıyor demek değildir. Eğer uyku süresinde azalma veya artma, sık sık uyanma; iştahta azalma veya aşırı yeme; öfke davranışlarında artış ya da içe kapanma, sessizleşme varsa kaygının varlığından şüphe edebilirsiniz.
Anne babalar olarak ne yapabiliriz?
Kaygıya neden olan ve onu besleyen şeyin ne olduğunu bulmanız, nokta atışı olarak müdahale etmeniz için önemlidir. Siz kaygılı iseniz çocuğunuza yansıyacağı için kaygınız ile baş etmeye çalışın; TV'deki görsel ve konuşmalardan etkilendiğini düşünüyorsanız programları onun seviyesine uygun seçin. Sadece belli saatlerde haber açıp bilgilenin, Corona programlarını gün boyu açık bırakmayın. Çocuğunuza karşı tutumlarınızda tutarsızlık varsa davranışlarınızı yeniden düzenleyin. Kaygıyı besleyen ne olursa olsun çocuklarınıza bol bol sarılın, dokunun ve duygularını sözel yolla ifade etmelerine yardımcı olun. Bu şekilde beynin iki yarı küresinin entegre olmasını sağlayarak çocuğun duygularını kontrol edebilmesine, kaygısının azalmasına yardımcı olursunuz.
Gelen sorularda görüyorum ki çocuklarda bazı davranış değişikliği gözlemliyorsunuz. Bugünlerde çekmeceleri daha çok boşaltıyor, ellerine geçeni fırlatıyor, daha inatçı davranıyor olabilirler. Tüm bu davranışlara yaramazlık deyip geçemeyiz. Açıklamaya çalışayım. Çocuklar doğaları gereği yetişkinlere göre düzenlenmiş dünyada kendilerini yetersiz hissetme (çevrelerindeki olaylari kontrol edemedikleri için) eğilimindedirler. Üstelik bugünlerde anlam veremedikleri, kontrol edemedikleri bazı değişimler de yaşıyorlar; rutinleri bozuldu, eskisi gibi dışarı çıkamıyorlar, başka çocuklarla oynayamıyorlar. Tüm bunların eşya fırlatma, çekmece boşaltma, inatlaşma ile ne ilgisi var diyebilirsiniz. Şimdi ona gelelim: çocuklar çekmeceleri boşalttıklarında çevreleri üzerinde bir değişime neden olmuş oluyorlar. Bu değişimi yapabildiklerinde kontrolun kendilerinde olduğunu, var olduklarını somut olarak görüyorlar. Sizinle inatlaştıklarında yine var olduklarını hissediyorlar, eşya fırlattıklarında yine çevreleri üzerinde kontrol duygusunu hissetmiş oluyorlar. Bugunlerde, okul öncesi çocuklarının ihtiyacı olan tam da bu. İhtiyaç duydukları anda çevrelerini kontrol altında tutabileceklerini bilmek.
Peki çocukların kontrol duygusunu yeniden kazanmalarını sağlayıp, kaygısını azaltmak için anne baba olarak ne yapabiliriz?
• Yukarıdaki davranış örneklerinden devam edelim. Tehlike oluşturabilecek çekmeceler haricinde çocukların çekmeceleri boşaltmasına izin verebilirsiniz, sonrasında birlikte toplamak üzere.
• Gücün çocukta olduğu oyunlar oynayabilirsiniz. Örneğin "yakalamaç" oyununda tökezleyip, çeşitli sakarlıklar yaparak onu güldürür ve bir türlü yakalayamazsınız. Yastık savaşında sizin hakkınızdan gelmesine izin verirsiniz. Ebelemece gibi oyunlarda çocuğunuzun sizi ebelemesine izin verir, abartılı ve komik şekilde sakarlıklar yaparak onu ebeleyemezsiniz. Boğuşmaca oynarken sizi devirmesine izin verebilirsiniz. Tüm bu oyunlarda dikkat etmeniz gereken noktalar, sizin güçsüz, yetersiz ve komik olmanız, -mış gibi yapmadan gerçekten oynamanız, ikinizin de eğlenmesi ve çocuğunuzun sesli gülmesi.
• Son olarak bu dönemde gücün sizde olduğu "gıdıklama" gibi oyunlardan da uzak durabilirsiniz.
Evde sıkılan çocuk kaygı yaşıyor demek midir?
Hayır. Evde kapalı olduğumuz bugünlerde çocuklarınız zaman zaman sıkılıyor olabilirler. Bu durumdan endişe duyan aileler oluyor. Sıkıldığı zamanlar, çocuğunuzun bu duyguyla baş etmeyi öğrenmesi için bir fırsattır ve bu duyguyla baş etme gelişmesi gereken bir beceridir. Ayrıca çocuğunuzun kendisini oyalaması için onu harekete geçirir ve yaratıcı çözümler bulması için onu zorlar. Kısacası zaman zaman boş kalıp sıkılması onun için iyidir.
Bu yazıda değinemediğim farklı durumlar yaşıyorsanız yazının altına yorum bırakabilirsiniz. Yeni yazılarla devam ederiz.
Evde huzurlu kalın...bugünler geçecek.
11 Ağustos 2019 Pazar
Çocuğunuzla neden TUBITAK Ulusal Uzay Gözlem Şenliği'ne gitmelisiniz?
Bu yıl 22.si duzenlenen uzay gözlem şenliğinden nasıl olup da 21 yıldır haberim olmadığını düşünüyor ve şaşırıyorum. Bir arkadaşımın haberdar etmesi üzerine bu yıl başvuruda bulundum ve oglumla birlikte katılmaya hak kazandık.
Ege ve Dr.Umut YILDIZ |
Dr. Tuğçe ŞENER Dr. Umut YILDIZ (söyleşi) |
- Sunumların sayısının azaltılarak, içeriklerinin sadeleştirilmesi ve dilin basitleştirilmesi.
- Çocukların ilgisini çekecek tarzda hazırlanan sunumların yetişkin sunumlarından ayrı planlanması.
Farklı illerden gelen organizasyonlar çeşitli etkinlikler yaptılar. Günümüzü değişik etkinlikler deneyerek geçirmek bizim için çok hoştu. Gerçi uzay gözlem şenliği Tubitak atölyelerinde su roketi, güneş saati gibi etkinlikler yapılırken, bizim hic alakasız şekilde bileklik örme, taş boyama ile daha çok ilgilenmiş olmamız da ironikti ama yine de oğlumla aynı anda yeni şeyler denediğimiz bu etkinlikler en keyif aldığımız anlardan oldu.
Jüpiter, Satürn, Fenerbahce Yıldızı, yaz üçgenini oluşturan ve gök cisimlerinin yerini bulmada nirengi noktaları olarak kullanılan Vega, Alteir ve Deneb yıldızları, Andromeda Galaksisi, Ay, Uluslararası Uzay Istasyonu, M13 Herkül küresel yıldız kümesini gözlemledik. Umarım isimleri doğru hatırlamışımdır. İçimizden şanslı olanlar bunlardan bazilarinin fotolarini çekmeyi başarabildi.
- Telefon kameranızın profesyonel sekmesine tıklayın.
- ISO ayarını en yüksek seviyeye getirin, mümkünse 3200
- Ekstantanesini 30 sn. olarak ayarlayın. Süreyi azaltıp arttırarak en uygun süreyi deneyerek bulun.
- Telefonunuzun kendi kamerasi bunları mümkün kılmıyorsa android icin Camera FV5 uygulamasını indirin, yukarıdaki maddeleri uygulayın.
Şimdi gelelim neden bu etkinlige gitmelisiniz sorusunun cevabına:
Alana ulaşmaktan tutun da birlikte çadır kurmaya kadar pek çok zahmete katlanmak, çadırı duzenli tutmak, tuvalet vs. ihtiyaçlar için planlama yapmak zorunda olmak, yeni şeyler denemek, olumsuz gibi görünen anları olumluya çevirmeyi öğrenmek, yeni kişilerle tanışmak, birbirinize destek olmak; zorlandığınızda çocuğunuza güvenebileceğinizi, üşüdüğünuzde sizi ısıtmak için sevdiği etkinlikleri yarıda bırakıp çadıra gitmeyi teklif edecek kadar fedakar olabileceğini, sadece sizin değil yan çadır komşularının da ihtiyaçlarını fark edip yardim önerebilecek kadar cevresine duyarli olabilecegini görmek kısacası çocuğunuzun belki de hiç görmediğiniz yanlarını fark etmek gitmeniz için yeterken, bir de üzerine sabahın 3'üne kadar gök cisimlerini seyredip, birlikte heyecanlanmak ve daha önce olmadığınız şekilde yakın olmak... Işte tüm bunlar yuzünden gitmelisiniz.
Not: Şenliğe gelmeden önce bilmeniz ve dikkat almanız gereken birkaç konuyu aktardığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
6 Ağustos 2019 Salı
Tübitak Ulusal Uzay Gözlem Şenliği'ne başvurmadan önce bilmeniz gereken noktalar nelerdir?
Ana girişte valizler polis köpekleri tarafından arandı. Daha sonra sarı t-şörtlu uzman arkadaşlar (astronomlar ve astronomi ogrencileri) çadır alanına kadar bizlere eşlik etti. Herkes çok güleryüzlü ve her konuda yardımcıydı. Çadırlar çok dip dibe kuruldu. Bunun sebebi protokol ekibinin alana yayılan buyuk çadırlarıydı. Biz geldiğimizde onların çadırları çoktan
kurulmuştu. Kurulumun bu kadar dip dibe olması ilk başta biraz tedirgin ediciydi ama çadır komşularımızla iyi anlaştığımızdan, sonrasinda düşündüğümüz gibi rahatsız olmadık. Yine de ben istemiyorum derseniz eminim daha az kalabalık bir yere de çadır kurabilirsiniz. Tek sorun kafe, tuvalet, etkinlik ve toplantı alanına daha uzak kalabilirsiniz. Bu alanlardan uzaklaştıkça dağın eteklerine doğru, eğimin arttığıni da göz önune almak gerektigini de belirtmiş olayım.
Çadır komşularımız, 2 eksikle :) |
Kıyafet, gün içerisinde şort, tişört; akşama doğru hırka, yağmurluk; gece boyunca da kar kıyafetleri, kışlık mont veya bildiginiz en kalın neyiniz varsa getirin yanınızda. Bez spor ayakkabıyla gitmeyin, gece soğuğunda gözlem yaparken donarsınız. Gözlemler sabah 4'e kadar sürüyor. 7.30 gibi de en geç kaldığınızı düşünürseniz az uyku ile idare ediyorsunuz. Ama insan 3-4 saat bile uyusa İstanbuldakinden dinç kalkıyor. Bu deneyimde ne çadırda kalmak, ne gök gürültülü sağanak yağis. Beni en çok zorlayan soğuk hava oldu. Bayağa tat kaçırıyor doğrusu. Yagmur deyince belirteyim, cadiri su alanlar cok zorlandi. Yazlik cadirla oraya gitmek büyük risk. 22 yılda bu ikinci yağmurlu şenlIkmis bu arada ama tutturursaniz tutturuyorsunuz işte :)
Taşınabilir musluklar. |
Bu kadar kalabalık olunca masalar da çok temiz olmuyordu haliyle ama masa sayısı çoktu, o nedenle yemegi aldiginizda mutlaka yer buluyordunuz. Ayrica o kuyruklarda beklerken farklı insanlarla tanışma ve sohbet etme imkanı buluyorsunuz. Biz kuyruk beklerken sıkılmadık, hatta yeni insanlarla tanisip sohbet etmekten keyif de aliyorduk. Örneğin Tubitak Baskani Prof. Hasan MANDAL ve Gözlemevi Müdürü Prof. Sacit ÖZDEMIR ve NASA'da çalışan astrofizikçi Umut YILDIZ bu kuyruklarda tanışıp sohbet ettigimiz kişilerden bazılarıydı.
Tubitak Başkanı Prof. Hasan MANDAL |
Buraya kadar ulaşımdan, yerleşimden, tuvalet ve yemek alanları olmak uzere temel ihtiyaclardan bahsetmeye çalıştım. Daha fazla uzatmamak adına burada kesiyorum. Bir sonraki yazımda da içerikten bahsettim.