Ege okçuluğa başlayalı 4 ay kadar oldu. İlk üç ay haftada bir gün hobi grubuna gittikten sonra Demka’dan antrenörümüz Ayhan Kaya’nın yönlendirmesi ile Ege, klasik yayda haftada 3 gün yarışmacı gruba devam etmeye başladı.
Arkada oturmuş okçuluk antrenmanı izlediğim 3 ay boyunca “bu neden bir spor ki?” diye düşünmedim değil doğrusu. Bir gün denedim ve okçulugun ne olduğunu anladim. Bir kere bu spor insanın vücudundan son derece haberdar olmasını gerektiriyor. Siz günlük yaşamınızda kürek kemiklerinizin pozisyonuna kafa yorup, nerede nasıl durması gerek diye düşündünüz mü? Ben düşünmedim. Ya da kolunuzun yatayda ve dikeyde bilmem kaç derece açıyla pozisyon alması icin kendinize ayar çektiniz mi? Oku çektiğiniz elinizi çenenizin altından hizalamaniz ama bunu yaparken kafanızı arkaya doğru atmamanız gibi onlarca ayrinti sayabilirim. Tüm bunları yapmak için teknik bilgi yetmiyor. Söyleneni algılamak ve vücuduna onları yaptırabilmek, bunları yaparken de hedefe bakmak gerekiyor. Hedefe bakmak deyince öyle kafayı çevirip bakmaktan bahsetmiyorum.
Şöyle anlatayım: Hani vesikalık fotoğraf çektirirken kameraya bakacaksınız da fotoğrafçı gelir, kafanızı bir yana, omzunuzu diğer yana çevirir ve sonunda yamuk yumuk bir hal aldırır ya... Antrenör geliyor ve kafanızı hafif yan tutmanızı, tek gözünüzle bakmanızı ama bunu kafanızı çevirmeden burnunuzun oyuğundan yapmanızı istiyor. O sırada göğüs kafesinizi içeri doğru bastıracak, yayı çekerken omzunuzu şu kadardan daha geriye almayacaksınız diyor.
Doğru pozisyonu almam için hocanın anlatması yeterli oldu demek isterdim ama antrenörüm bir heykeltras inceligiyle çalismak zorunda oldugunu çabuk farketti. Tecrübe onemli. Sonunda hedefi tam ortadan vurdum. Ama yandakinin hedefini. Sevgili antrenörüm! Nişan aldığım hedefin, vurduğum hedef olmadığını itiraf ettiğimde cevap olarak; “farkındayım” derken, nasıl güldüğünüzü kaçırdığımı zannetmeyin. :)
Diyelim ki bu kısmı oturttunuz. Vücudunuzu olmasi gerektiği şekilde tuttunuz, bitmiyor. Saatlerce güneşin altında, ayakta, yüzlerce kez yay çektiğinizi hayal edin bir de. Sinir sahibi olurum ben. Hiçbirsey yapmadan güneşin altında sadece durmak bile bir işkence bence.
Neyse, keyifli ve anlaşılan o ki ayni zamanda gerekli bir deneyimmiş benim için. Bu deneyimin ardından baştaki düşüncelerimi hatırladıkça, ne büyük cahillik diyorum ve tüm okçulara saygılarımı sunuyorum.
Not: Buradaki tasvirlerimin antrenörün teknik açıklamalarından ziyade tamamen kişisel tasvirlerim olduğunun altını çizmek isterim.
- Posted using BlogPress from my iPhone