11 Ekim 2017 Çarşamba

"İçimden birşeyler akıp gitti"

17 yıllık meslek hayatımda yaptığım görüşmeler içerisinde, daha önce yaşamadığım tarzda ve yoğunlukta bir duygu yaşadım. 


Tek basına, üzgün şekilde oturan bir çocukla karşılaştım geçen hafta. Yanına gittim. İlk başlarda benimle hiç konuşmadı. Hep yere baktı. Bir derdi olduğu belliydi, söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Ne de olsa beni hayatında ilk kez görmüştü, bana açılmak onun icin kolay olmasa gerek diye düşündüm. Tek yönlü konuşmalara biraz daha devam ettim. Sonra sonra kafa sallamalar ve kaçamak göz temaslari başladı. Ne zamanki içindeki birşeylere parmak bastim, o zaman dikkatini çektim, gözlerime kaçamak bakmayı bıraktı, kısa bir an sonra ağlamaya başladı. Ağlamasına kendisi de şaşırmış gibiydi. O an, sonradan annesine ifade ettiği gibi "içinden birşeylerin akıp gittiğini" ve kendisini durduramadigini hissettim. Ona sarıldım. 


Görüşmemizin sonunda, biraz daha rahatlamış gibiydi. Annesine dahi söylemeyip içinde taşıdığı sorunu ile yalnız hissetmiyordu artık. Yaşadığı bu anı sonradan "sanki içimden birşeyler akıp gitti anne" diye tanımlamıştı. Ne ben ne de başkası o duyguyu bu kadar güzel ifade edemezdik. 


Çocuklar çok içten. Psikolog olmayı insanlarla yakından çalışma şansım olacagi icin seçmiştim ama geriye donup onca yıla bakınca diyorum ki; iyi ki okullarda Psikolojik Danışman olarak çalışıyorum. Bir çocuğun ruhsal dünyasında fark yaratabilmek dünyanın en tatmin edici duygusu olsa gerek. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder