Eğitim sistemimizi çocuğun sadece akademik gelişimi açısından değil, aynı zamanda psikososyal gelişimi açısından ele almak ve eğitime eleştirel bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi ev ödevlerinin öğrenme üzerindeki etkisini irdelemek ve bu sayede veliler ve öğretmenler tarafından ödevlerin sorgulanmasını sağlamaktır.
Ödev dendiğinde ilk akla gelen ev ödevleridir ancak eğitim sistemimizde temelde 4 tür ödev vardır.
Ödev dendiğinde ilk akla gelen ev ödevleridir ancak eğitim sistemimizde temelde 4 tür ödev vardır.
- Yardımcı ders kitapları
- Günlük ev ödevleri
- Proje çalışmaları: öğrencilerin araştırma yapma becerilerine yönelik uzun süreli çalışmalar.
- Performans ödevleri: Bu uygulamanın amacı, proje çalışmalarındaki sürecin okulda gerçekleştirilmesi ve bu sayede öğrencilerin geliştirdikleri becerilerin öğretmen tarafından gözlenmesidir fakat uygulamaya ödev formatında girmiştir (Berberoğlu, 2008).
Öğretmen ve velilerin, yerleşik bir uygulama olan ödevler konusunda katı inançları olabileceğinin farkındayım. Birçok öğretmen ve velinin okulda görülen derslerin ödevlerle evde pekiştirilmesinin öğrenmeyi kalıcı kılacağına, sorumluluk duygusunu geliştireceğine ve başarıyı arttıracağına inandıklarını biliyorum. Peki, gerçekten öyle mi? Eğer öyleyse ev ödevlerinin verilme sıklığı, uzunluğu gibi noktalar önemli mi? Uzun süreli proje ödevleri gerçekten öğrenmeyi sağlamada etkili mi? Bu soruların cevabını bulmak için önce araştırmalarda ulaşılan sonuçlardan, sonrasında bu sonuçları nasıl yorumladığımdan bahsedeceğim.
Proje çalışmaları:
- “Türkiye’nin de katıldığı uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim-PIRLS verileri incelendiğinde 4.sınıf öğrencilerinin proje yapma sıklığı ile okuma becerileri arasında olumsuz bir ilişki bulunmuştur(yani daha çok proje yaptıkça öğrencilerin okuma becerisindeki başarı düşmüş)…. Türk öğrenciler okudukları hakkında bireysel veya grup projesi…gibi etkinlikleri ortalama olarak haftada 1-2, AB üyesi ülke öğrencileri aynı etkinlikleri ortalama olarak ayda 1-2 kez yapmaktadırlar. Buradan da anlaşıldığı üzere gelişmiş ülkelerde eğitim ilkokul düzeyinde çok fazla proje tabanlı yürütülmemektedir”(Aktaran: Berberoğlu, 2008,s. 50-51).
- “…Aynı şekilde yabancı literatürde de proje tabanlı uzun ödevlerle matematik dersindeki başarı arasındaki ilişki ilköğretim 2. kademede ters yönde bulunmuştur(şöyle de diyebiliriz; daha çok proje ödevi yapan öğrencilerin matematik başarısı düşük çıkmış)”(Akt: Berberoğlu,2008.s.50).
- “…TIMSS’ de 8. sınıf öğrencilerinin Matematik ve Fen Bilgisi başarıları ile gerçekleştirdikleri proje çalışmaları değerlendirildiğinde; öğrenme ile proje ödevleri arasında olumsuz ilişki gözlenmiştir”(Akt: Berberoğlu,2008, s.51).
Sonuç olarak proje çalışmaları ile akademik başarı arasında yurt içi ve yurt dışında yapılan araştırmalarda olumlu bir ilişki bulunamamıştır. Hatta verilen proje ödevlerinin sıklığı arttıkça öğrenci başarısının düştüğü görülmüştür.
Performans ödevleri ile ilgili olarak yapılan deneysel çalışmalar, performans ödevlerinin öğrenmeye katkısı olduğunu gösteriyor ancak “…her aşamasının uzmanlarca kontrol edildiği ve uygulayıcılara sürekli geri bildirim verildiği deneysel ortamın ülke genelinde sağlanamayacağı açıktır. Bu nedenle deneysel çalışma bulguları ile karar vermek, ülke koşullarında uygulamanın nasıl yapıldığını görmezden gelmek anlamına gelecektir”(Berberoğlu,2008).
- 1986-1992 yıllarında yapılmış bazı çalışmalar ödeve ayrılan süreyle başarı arasında olumlu bir ilişki olduğunu söylemekteyken (Cooper, 1989a; Walberg, Fraser & Welch, 1986; Epstein, 1988; Keith & Cool, 1992), bazı çalışmalar da olumlu bir ilişkinin olmadığını (Check & Ziebell 1980) veya bu ilişkinin nedensellikle açıklanamayacağını (Van Voorhis, 2003) belirtmektedir. 2000’li yıllarda yapılan araştırmalara göre ise ev ödevinin, ilköğretim düzeyinde hiçbir katkı sağlamadığı, ortaöğretim düzeyinde sınırlı miktarda verilmesi halinde bir miktar yararlı olduğu (Cooper ve diğerleri, 2006), daha az ödevin başarıya daha çok katkı sağladığı (Hallam, 2004) ve küçük yaştaki öğrenciler için (3-12. sınıf) beslenme gibi ders dışı etmenlerin; akademik başarı üzerinde ödevden daha etkili olabildiği (Bennett & Kalish, 2006) ileri sürülmektedir. Ayrıca Kohn’a (2006a) göre, ödevin yararlı olduğu algısı, yararlı olacağına ilişkin beklentilerden kaynaklanmaktadır (Akt:Turanlı,2009,s.130).
- “…Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürüttüğü Öğrenci Başarısını Belirleme Sınavı (OBBS) çalışmalarında temel eğitim ikinci kademe düzeyinde günlük ödev sıklığındaki artışın akademik başarı ile ilişkisi olmadığı görülmüştür… TIMSS ve PIRLS çalışmalarında da bulunduğu gibi öğrencilere çok ödev vermek öğrenmeye yardımcı olmamaktadır… Ödev miktarı ile başarı arasında ilköğretimin birinci kademesinde herhangi bir ilişki çıkmazken, ikinci kademede çok az olumlu ilişki bulunmaktadır (0,07 korelasyon). Lisede ise bu ilişki biraz daha artmaktadır(0,25 korelasyon) (Akt: Berberoğlu, 2008, s.51). Yine bir diğer çalışmada ödevin öğrenci başarısı üzerine pozitif etkisi, yüksek okul ve kolej düzeyinde rapor edilmiştir (Doyle ve Barbar; Fehrman, Keith ve Reimers). Diğer çalışmalarda, ödev üzerinde harcanan zamanın öğrenci başarısında bir farklılık yaratmadığı ve öğrencilerin ödeve yönelik tutumları ile ödev miktarı arasında negatif bir ilişki olduğu bulunmuştur.(Akt:Gür,2003).
- “Uzun ödevlerin olumsuz etkileri başka araştırmacılar tarafından da rapor edilmiştir. Özellikle ilköğretimin ikinci kademesinde yapılan bir çalışmada uzun ödevlerle matematik dersindeki başarı arasında ters yönde ilişkiler bulunmuştur… Bu araştırmalardaki genel eğilimler özellikle ilköğretimin birinci yarısında ödevlerin başarıya olumlu katkısı bulunmadığı yönündedir. Öğrencilerin sınıf düzeyi arttıkça miktarı ayarlanmış ödevlerin çok az da olsa olumlu katkıları olabilmektedir. Büyük sınıflarda ödeve ayrılan zamanın günde bir-iki saatten az olduğu durumlarda başarı üzerinde olumlu etkiler görülmekte, bunun üzerine çıkıldığında etki olumsuz olmakta, altına inildiğinde ise başarı üzerinde bir katkı sağlanamamaktadır. TIMSS sonuçlarına göre ödevi daha az vurgulayan öğretmenlerin öğrencileri çok ödev veren öğretmenlerin öğrencilerinden daha başarılı çıkmaktadır. En yüksek matematik başarısı ödeve haftada 1-1,5 saat zaman ayıran öğrencilerde bulunmaktadır. Türkiye’de de Matematikte en başarılı çocukların haftada bir Matematik ödevi yapanlar olduğu rapor edilmektedir” (Akt: Berberoğlu,2008, s.51).
- “Ödev verilecekse ayrılacak süre konusunda, 1. sınıf için 10 dakika ve sonraki her sınıf için 10 dakika daha eklenerek hesaplanması (Cooper, 2001) veya ilk üç yıl 20-30 dakika ve sonraki üç yıl ise 30-60 dakika olacak şekilde planlanması önerilmektedir (Van Voorhis, 2004). Fakat bu, tüm ödevlere ayrılacak süredir. Oldukça farklı bir yaklaşımla Strother (1984) ilköğretim öğrencilerinin günde en az bir saat, ortaöğretim öğrencilerinin ise en az iki saat ödev yapmasını önermektedir”(Akt: Gür,2003).
Derste ödevlerin kontrol edilmesi öğrenmeyi geliştirir mi?
“…Araştırmalar ders saatlerinin gerek öğretmen gerekse öğrenciler
tarafından ödevin değerlendirilip geri bildirim verilmesi amacıyla
kullanılmasının başarı üzerinde olumlu etkisi olmadığını göstermektedir…. Matematik
başarısı ile de olumsuz ilişkisi vardır... TIMSS verileri kullanılarak geniş
çapta yapılan bir çalışmada bu uygulamaları yapan ülkelerin matematik başarı düzeyi, bu uygulamaları yapmayan ülkelerden daha düşük
çıkmaktadır. Benzer bulgular Türkiye için de rapor edilmiştir”(Akt: Berberoğlu,
2008, s,51-52).
Ailenin ödevlere katılımı öğrenci başarısını olumlu yönde arttırmakta mıdır?
“…Bu konu çok
araştırılmamış olsa da ailelerin çocuklarının ödevlerine katılımı ile çocukların
akademik başarıları arasında eksi yönde ilişkiler ilgili literatürde rapor
edilmektedir. Bu durumda aile desteğini en azından günümüz koşullarında
savunmak bilimsel bir temele dayanmamaktadır… Öğrenci aile iletişiminin genellikle
evde gerginlik konusu olan ödev dışındaki alanlarda sağlıklı bir şekilde
kurulması beklenmelidir. …Derste verilen ödev ve proje kanalı ile çocuk-aile
ilişkisinin kurulmaya çalışılması uzun dönemde aile içinde gergin ve sağlıksız
bir iletişimin gelişmesine neden olabilmektedir (Akt:Berberoğlu,2008,s.52).
Sonuç olarak, günümüzde verilen
şekliyle ödevlerin öğrenme üzerinde herhangi bir olumlu etkisi olmadığını görüyoruz. Ortak görüş (küçük yaş gruplarında ) anasınıfı ve ilkokulda verilen ödevlerin öğrenmeyi
pekiştirmediği, dolayısıyla başarı üzerinde olumlu bir etki yaratmadığı, üst
sınıflarda(kolej ve üzeri) ise sınırlı miktarda verilen az ödevin istatistiksel olarak anlam
ifade etmeyecek düzeyde öğrenmeye katkı sağladığı yönündedir.
Her öğrencinin kendi seviyesine ve öğrenme stillerine uygun bireysel ödevler verilmediği de bilinen bir gerçekken, sürekli tekrardan ibaret olan ya da test (soru-cevap) şeklinde verilen, üst düzey düşünme becerilerini kullanarak değil, ezber bilginin kağıda aktarılmasını isteyen ödevler ve proje çalışmaları öğrenciye öğrenme anlamında hiçbir şey katmamaktadır. Aksine öğrencileri öğrenmekten, yazmaktan, okumaktan soğutmakta (bu yazıda yer vermedim ama öğrencilerin ödeve ilişkin algılamalarını içeren araştırmalara çok rahat ulaşabilirsiniz.), çocukların oyun için ayıracağı zamanı ağır ödev yükleriyle geçirmesine neden olmaktadır.
Oysa biliyoruz ki çocuk oynarken, yaşarken öğrenir ve kişiliği yaşantı yoluyla gelişir, bu nedenle çok değerli olan bu zamanı eğitsel bir değeri olmayan ödevlerle harcaması oldukça üzücüdür. Bir diğer görüş de ödev sayesinde çocuk ve ailenin birlikte zaman geçirmesidir. Elbette aile çocukla birlikte zaman geçirmeli ancak bunun ders dışında bir aktivite ile gerçekleşmesi yönünde çaba harcanmalıdır. Bilindiği gibi ödev yapılan saatler, çocuk ve ebeveynler arasında kaliteli zaman diliminden çok gergin anlar olarak yaşanmaktadır.
Farklı okul seviyelerinde çalışmış bir psikolojik danışman olarak şunu söyleyebilirim ki; okul öncesi dönemde çocuklarına hiçbir sorumluluk vermeyen, okula başlayınca çocuktan sadece ders çalışmasını/başarılı olmasını bekleyen ailelerin sayısı hiç de az değildir. Bu anlayış çoğunlukla çocuklarımızda notlara ve başarıya aşırı önem verme olarak görülmektedir. Günlük yaşam akışında ailelerin çocuklarına ayırabildikleri zaman oldukça azken, bu zamanın da ödeve ayrılması maalesef pedagojik olarak sakıncaları olan bu anlayışı daha da güçlendirmektedir.
Her öğrencinin kendi seviyesine ve öğrenme stillerine uygun bireysel ödevler verilmediği de bilinen bir gerçekken, sürekli tekrardan ibaret olan ya da test (soru-cevap) şeklinde verilen, üst düzey düşünme becerilerini kullanarak değil, ezber bilginin kağıda aktarılmasını isteyen ödevler ve proje çalışmaları öğrenciye öğrenme anlamında hiçbir şey katmamaktadır. Aksine öğrencileri öğrenmekten, yazmaktan, okumaktan soğutmakta (bu yazıda yer vermedim ama öğrencilerin ödeve ilişkin algılamalarını içeren araştırmalara çok rahat ulaşabilirsiniz.), çocukların oyun için ayıracağı zamanı ağır ödev yükleriyle geçirmesine neden olmaktadır.
Oysa biliyoruz ki çocuk oynarken, yaşarken öğrenir ve kişiliği yaşantı yoluyla gelişir, bu nedenle çok değerli olan bu zamanı eğitsel bir değeri olmayan ödevlerle harcaması oldukça üzücüdür. Bir diğer görüş de ödev sayesinde çocuk ve ailenin birlikte zaman geçirmesidir. Elbette aile çocukla birlikte zaman geçirmeli ancak bunun ders dışında bir aktivite ile gerçekleşmesi yönünde çaba harcanmalıdır. Bilindiği gibi ödev yapılan saatler, çocuk ve ebeveynler arasında kaliteli zaman diliminden çok gergin anlar olarak yaşanmaktadır.
Farklı okul seviyelerinde çalışmış bir psikolojik danışman olarak şunu söyleyebilirim ki; okul öncesi dönemde çocuklarına hiçbir sorumluluk vermeyen, okula başlayınca çocuktan sadece ders çalışmasını/başarılı olmasını bekleyen ailelerin sayısı hiç de az değildir. Bu anlayış çoğunlukla çocuklarımızda notlara ve başarıya aşırı önem verme olarak görülmektedir. Günlük yaşam akışında ailelerin çocuklarına ayırabildikleri zaman oldukça azken, bu zamanın da ödeve ayrılması maalesef pedagojik olarak sakıncaları olan bu anlayışı daha da güçlendirmektedir.
Ödevlerin sorumluluk kazandırdığı iddiasına gelince; çocuk tarafından tek başına tamamlanması mümkün olmayacak şekilde, bilgi ve becerisinin üstünde, çok miktarda verilen, tek tip ödevler ya veliler tarafından çocuğa yaptırılmakta, ya da daha kötüsü kendileri tarafından yapılmaktadır. Bu noktada kaldırabileceğinden fazla ödev yükü nedeniyle, bir işe başlayıp bitirebilme becerisini gösterme şansı bulamayan çocukta sorumluluk duygusunun geliştiğini hangi eğitimci iddia edebilir? Ayrıca bir diğer sorun, öğretmenlerin ebeveynin yaptığı ödevleri değerlendirmeye almaları, hatta sınıflarda sergilemeleridir. Bunun eğitsel bir değeri olmayacağı gibi burada çocuğa verilen mesaj ne kadar etiktir?
İlköğretim seviyesinde ödevin bir de Milli Eğitim boyutunu görmek için İlköğretim Kurumları
Yönetmeliğini incelediğimde sadece madde 16 'nın bu konuyla ilgisi var gibi göründüğüne kanaat getirdim:
Madde 16: “İlkokul 1, 2 ve 3 üncü sınıflarda öğrencilerin gelişimi ile
öğretmen rehberliğinde gerçekleştirilecek olan proje ve öğrenci
performanslarını belirlemeye yönelik çalışmalar, öğretmen gözlemlerine dayalı
olarak yapılır.”
Not1 :Yönetmelikte ödevle ilişkilendirilebilecek başka bir madde göremedim. Dikkatimden kaçan yönetmelik maddesi veya yönergeler varsa, bu konuda okurların katkısının çok değerli olacağını düşünüyorum.
Not 2: Yaptığım alıntıları doğru teknikle vermeye çalıştım ancak alıntılama tekniğinde hata olmuş ise bu konudaki uyarılarınızı dikkate alacağım. (2003'de tezimden bu yana yazı alıntılamadığımı fark ettim. Yüksek lisans öğretmenlerimin ve diğer akademisyenlerin affına sığınıyorum)
Not 2: Yaptığım alıntıları doğru teknikle vermeye çalıştım ancak alıntılama tekniğinde hata olmuş ise bu konudaki uyarılarınızı dikkate alacağım. (2003'de tezimden bu yana yazı alıntılamadığımı fark ettim. Yüksek lisans öğretmenlerimin ve diğer akademisyenlerin affına sığınıyorum)
Kaynakça:
Turanlı, S. A. Öğretmenlerin ödeve ilişkin
görüşleri: ortamsal etmenlere dair nitel bir çalışma. 2009. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt:03 No:37 Syf:
129-143 Erişim: 29.11.2013,
http://uvt.ulakbim.gov.tr/uvt/index.php?cwid=9&vtadi=TSOS&ano=106579_72eecd8b1ccaa41a46489a72bf45f190
http://uvt.ulakbim.gov.tr/uvt/index.php?cwid=9&vtadi=TSOS&ano=106579_72eecd8b1ccaa41a46489a72bf45f190
Berberoğlu,
G. Ev ödevlerinin öğrenme ile ilişkisi. Cito
Eğitim: Kuram ve Uygulama, Kasım-Aralık 2008, Tanıtım sayısı, 50-54.
Erişim:28.11.2013,
http://www.atlasilkogretim.com/Ev%20%C3%96devlerinin%20%C3%96%C4%9Frenme%20ile%20%C4%B0li%C5%9Fkisi.pdf
Gür, H. Ödev yapma stillerinin akademik başarıya etkisi. 5.Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi 30.04.2003, s.74, Erişim: 28.11.2013
http://www.matder.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&catid=8:matematik-kosesi-makaleleri&id=63:ev-odevi-yapma-stillerinin-akademik-basariya-etkisi-&Itemid=38
Millî Eğitim
Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği. 21 Temmuz 2012 CUMARTESİ Resmî
Gazete Sayı : 28360
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder