28 Mart 2012 Çarşamba

Konvansiyonel Pazar Ürunü mü? Organik Ürün mü?

Eskişehir'de üreticiyi taniyarak dogal urun alabilecegimiz bir organizasyon kurduk. Zaman zaman ureticilerle biraraya gelip tuketiciler olarak onlara istedigimiz soruyu sorma sansi buluyoruz. Ben bu girişimi yaparken hem tuketici hem üretici kazansın istedim. Biz tuketici olarak bilgi alma ve hesap sorma şansı buluyoruz. Üreticileri de toplu alışverişlerimizle destekliyoruz.

Neden semt pazari, koy pazarina gitmiyorum?

Semt pazarina gidince cogunlukla kabzimaldan urun alıyorum, dogal mi dogal tabii, sonucta sebze meyve ama ilac kullanilmiyor mu? ya da kimyasal gubre? Ya tohum?Üreticiyi tanımıyorum ve muhattab bulamiyorum.

Koy pazarına gelince daha iyi bir seçenek gibi durmasına karsın orada ki sorun da bilinçsiz ilaç kullanimi. İlaç mümessilleri koylere kadar girdiler ve köylüye "bak bu ilaci at, iki kat ürün topla" vaatleriyle ilaç satıyorlar. Kısaca köylü artık bildiginiz eski köylü yöntemlerini terk ediyor.

Bu durumda peki ya sen organik ürünlere şüpheyle yaklaşan insan sen semt pazarına, koy pazarına hakkinda hicbirsey bilmedigin ureticilere cok mu güveniyorsun ki sertifikayı küçümsüyorsun?





Aşağıya bir alıntı yaptım, Slow Food Türkiye Fikir Sahibi Damaklar kurucusu Defne Koryurek'in söyleşisi.

Organik ürün her türlü derdin dermanı mı? Bir ürün organik olunca kesin sağlıklı mı oluyor? Sertifika sistemi nasıl çalışıyor?

Konvansiyonele bakmamız gerekiyor. Ona güveniyor muyuz ki organiğe güvenmemeyi konuşalım? Organik ürünle konvansiyonel arasında ki en büyük fark sertifikasyon. Sertifikasyon dediğin anda, üreticisinden başka birilerinin daha sözü devreye giriyor. Bu önemli bir şey, üreticiyi kontrol eden ikinci veya üçüncü bileşen.

15 milyonluk bir megapolde yaşıyorsan sertifika önemlidir, organik de önemli bir sertifikadır. Eğer organik ile ilgili şüphelerin varsa o sertifikayı veren kurumları sorgulamalısın. Şirketlerin adları var açarsın telefonu bu sertifikayı neye göre verdiniz ben nasıl güvenirim diye onları terletirsin ki doğru olan da budur. Gıdanı sen seçecek, sen takip edeceksin."


Güvendiğiniz Gidayi Tuketiniz!

Sevgilerimle:)

Eskisehir Doğal Urun Talep Edenler Grubu:
https://m.facebook.com/groups/290560501002409?refid=8



Yazmanın tadına doyum olmuyor...

Annelere Ne Kadar Yakın Oturmalı?

Evli ve cocuklu çiftlerin yegane ortak sorusu annelere yakın otursak da mı yasasak? Oturmasak da mı yasasak?

Kendi anne ve babasıyla aynı sehirde oturan arkadaslarıma imreniyorum. Bazı arkadaslarim hem anneanne hem babaanne şansına sahip, alinmayin da onlara illet oluyorum, fesatlaniyorum.





Oğlumu cok seviyorum da ama insaf yani...bir günden bir güne Murat'la sinemaya gidemedik, İzmir kordonun yerini tutmaz ama bir Porsuk boyunda gezemedik, sessizlik icinde, bolunecek telasi yasamadan sohbet edemedik. Murat'la başbaşa kalabildiğimiz ender anlardan biri sehirlerarasi yolculuk yaparken Ege'nin arabada uyuduğu saatler. Burada da sorun şu ki arabada tek uyuyan Ege degil. Küçüklüğümden beri arabalar bende aynı etkiyi yaratır.

Size de olur mu bilmem? Hani cocuk uyumaz sizi de uyutmaz, sonra cocuk bir gün uyumaya baslar ama siz simdi uyanacak telaşından bir türlü rahatlayıp uyuyamazsiniz ya. İste böyle birsey, esinizle bir türlü sakın bir zaman dilimi bulamayip sonra bulunca da saskin saskin birbirinize bakakalirsiniz. Aslinda konusmak isteyip de konusamadiklarinizin listesini ortaya cikarma zamanidir. Bizim evde zaman zaman durum aynen bu.

Simdi siz söyleyin hem anne hem kayınvalideyle aynı sehirde oturtulmaz mı yani?



Yazmanın tadına doyum olmuyor...

İlik Bekleyen Hastalara Eskişehir'den Donör Olmak

Bu yazıyı yazmak icin aylardır basladigimiz isin sonuclanmasini bekliyordum, sonunda oldu...
Sagligim bana bahşedilmiş bir hediye ve ben de baskasına boyle degerli hediye verebilirim düşüncesi beni cok heyecanlandirmisti. Bu heyecanla bir ise kalkıştım ki sormayın.
Ulkemizde İstanbul ve Ankara olmak üzere sadece 2 tane kan bankasi var. Bu illerin disindan ilik donoru olabilmek icin sistemi öğrendiğimde tam anlamıyla şaşkına döndüm. Özetle:
• Herhangi bir saglık kuruluşundan kan aldırıyorsunuz.
• Şişeyi pamuğa sarıp kargoya veriyorsunuz. 24 saat icinde kan bankasına kırılmadan, dökülmeden, bozulmadan ulaşabilmesi icin de arkasından dua ediyorsunuz.
•Bu arada hemen kargoya veremezseniz kanı +4 derecede birkaç gün bekletebiliyorsunuz. Eminim herkesin evinde bir gün olur da kanımı bekletmem gerekirse diye +4 derecede bekleyen bir buzdolabı vardır ama bende yok.
Buradaki saçmalıkları asmak icin kendi kendime dedim ki. Bir hastane ayarlansa, kanları alsa, saklasa ve topluca kargoyla gönderse.
Sen misin? bunu düşünen... Nelerle karşılaşacağından habersiz bir cahil olarak döküldüm yollara birkac hastaneye gittim, Facebook'tan beni takip eden bilir, yasadiklarimi tek tek anlatsam ayrı bir blog yazısı olur. İsin özü su ki, kazın ayağı başkaymis. Haftalarca uğraştım, inat ettim birakmadim, başhekimlerle görüştüm, olmadı. Yasadigim caresizligi dile getirmeye gazetelere gittim. Bir bilinç uyandırdım elimin erdiğine ama sonuçta saglık bakanlığının da izniyle bir .... beceremedim.
Geceleri yastiga basimi koyup da engellenmislik duygumla bogusup, sinir harbi yaşarken aslında ayni sehirde, başka bir evde, başka bir yastıkta, aynı savası veren başka bir insan daha varmış.
Elif Akbas beni aradığında o kadar rahatladım ki sonucta artik bir umudum kalmiyordu, vazgecmek uzereydim ve bu sehirde benden baskasının da benim gibi sınırlarını zorladigini bilmek beni cok rahatlatmıştı. Artık ben bir sonuca varamasam da Gamzeler icin hala bir umut olacak demekti.
Benim cabalarım malesef olumlu sonuc vermedi ama Elif'in cabaları sonucunda artık bizim de Eskişehir'de ilik bağışi icin kan verebilecegimiz ve bu islemin surekli yapilacagi bir hastanemiz var.
Saglık Bakanlığının böylesi onemli bir konuda bunca zamandir hastaneler ile kan bankasi arasında bir sistem kurmamasi inanılır gibi degil. Bu bağlamda bunu başardığı icin Elif Akbas ve Ailesine minnet duyuyorum.

Eskişehir'den ilik donöru olmak icin basvuracaginiz yer:

Eskisehir Devlet Hastanesi
A Blok
Organ Bağışı Bölümü
Zübeyde Hanim.

Herkese saglikli günler diliyorum.















Yazmanın tadına doyum olmaz.

27 Mart 2012 Salı

Çocuğunuzu Tek Başına Parka Gönderme Yaşı

Bir önceki yazıyı yazma fikrim "Cocugunuzu Evde Yalniz Birakma Yasi" aslında bu yazıyı yazma fikrimden doğmuştu. Dün yine bir ilk yaşandı ve bu sefer gercekten tembellikten degil, çaresizlikten gelişen bir durumdu.
Eşim evde yok, hava güzel, Ege dışarı çıkmak ister, öğlene yemek yapılmak ister... iki ayağım bir pabuçta şaşkına dönmüş haldeyim. Yetismesi gereken isler ve istekleri tatmin edilmesi gereken bir cocuk kesinlikle hic kolay bir karisim degil. Bu baglamda tek başına cocuk büyüten annelerin önünde saygıyla eğiliyorum.
Neyse, kabul göreceğini ummadan, çaresizlikten ağzımdan " tek başına inmek ister misin?" çıkıverdi. "Tamam" cevabı gelince belli edilmemeye calisilan kısa bir şaşkınlık anindan sonra giydirme faslına geçtik. Ege o anda içimi parçalayan bir cümle kurdu:
"anne korkuyorum!"
Ayy ölucem, duygusal anneyim ben vesselam. İçim kıyıldı resmen.
Aylin Anne elindeki ispanaklari bir kenara bırakıp "tamam hadi beraber gidelim"diyecek oldu ama "Ege'cim ilk defa yaptığın bir şeyde korkmani anliyorum bunu söylediğin icin cok memnun oldum" dedi Psikolog Aylin ve ekledi; "tercih senin istersen bekle işim bitince gideriz istersen simdi inmek ben sana yardımcı olurum".
İçimi eriten ikinci cümle geldi "anne korkuyorum ama incem"... bu nasıl bir duygu, Allahim ben ne edeyim, bir tuhaf oldum. Aylin annenin baloncugunda "ay ben seni yerim, koca adam olmuş benim oğlum" varken ağzında
"korktuğun halde inmeye karar vermen çok cesurca, seninle gurur duyuyorum" vardi. Sarıldım kocaman, optum sıkıstıra sıkıstıra. Asansöre binerken bana el sallayıp "yarın görüşürüz anne" dedi.





Ve iste oğlum ilk kez asansöre tek basına bindi, karşıya tek basına gecti, parkta tek basina oynadı.
Ben de Ege'yi hissettirmeden balkondan kontrol edecegim diye bir ispanagi yarım saatte doğradım ama dogradigim en heyecanlı en keyifli ispanakti:))

Not: Ege,fotodaki beyaz gölge:)


Yazmanın tadına doyum olmuyor...

26 Mart 2012 Pazartesi

Cocuğunuzu Evde Yalnız Bırakma Yaşı

Başlığı böyle koyunca oldugundan daha mı ürkütücü görünüyor acaba?
Gecen sene bir kis aksamiydi. Ege'yi giydirmek zor gelince "amaan iki dakikada gider gelirim" diyerek aklıma tüylerimi diken diken eden bir fikir geldi. Fikir güzeldi ama Ege daha 2.5 yaşindaydi.
Acaba yalniz kalabilir mı?
Balkonun kapısını acar mı?
Mutfak tezgahina uzanır mı?
Banyoya gider de kayip kafayi köser mi?(Ege çarpmak fiilini kullanmıyor, genelde köstüm der!, neden acaba???)
Ben diyeyim vesvese siz deyin tedbir...bir sürü soru geldi aklıma. Tembel insanım ben, cocuğu giydirmeyecegim motivasyonuyla Psikolog Aylin'in Anne Aylin'e "koruyucu olma" demesi birleşti ve Ege'yle konuştum, "ben bakkala insem beni evde bekler mısın? Cevap, "hi hi" olunca denemeden bilinmeze karar verip, Ege'nin eline ev telefonunu tutusturdum, cepten onunla konusarak bakkala gittim. Yol boyunca konuştum, zaten toplamda 5 dk. icinde eve dönmüştüm.

Aksamina Ege kendisiyle gururlu, babasına "annem gitti ben evde yalnız kaldım" diye anlatmaz mı?
Bu cümleyi duyunca benim mutlaka anneanneyle ve babaanneyle Ege'den once konuşmam gerektiği açıktı. Mazallah ne düşünürlerdi yoksa!!!!
Bu yazımı okuyan sevgili okur yaptıgım hakkında sen ne düşünüyorsun?
a- Delilik
b- Sorumsuzluk
c- Cesaret
d- Bağımsızlık icin bir deneme.
e- Hicbiri deyip kendi şıkkınızi koyabilirsiniz.
Kabul ediyorum motivasyonum cok da ulvi bir deger tasimiyor ama yorumlarda merhametli olun valla karışmam😉

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...